Kişi ve kurumlara yazılan duygu ve düşüncelerin bildirildiği sıkça kullanılan bir düzyazı türü.
Mektup sözcüğü dilimize Arapça' dan geçmiştir. Bir başka kimseye gönderilen yazılı kağıt anlamı taşımaktadır. Türkçesi "betik"dir. Diğer edebiyat türlerinden ayrı olarak belli kalıplar edinmemiştir. Mektup bir düzyazı olarak giriş, gelişme ve sonuca sahip olabilir. 20.yy dan beri bilgisayar aracılığıyla sanal olarak yapılan yazışma türüne de elektronik mektup (email) denir.
İlk posta örgütünün Persler tarafından M.Ö. 6.yy'da günümüzdeki İran'da kurulduğu bilinmektedir. Bununla birlikte Mısır firavunlarının da mektuplaşma etkinliğine sahip oldukları söylenir. Hindistan ve Çin uygarlıkları da milattan önce mektuplaşmaktadır. Roma İmparatorluğu, Augustus Caesar döneminde posta örgütünü kurmuştur. Ele geçirilen Türklerle ilgili bir mektup M.S. 580 tarihli ve İstanbul'a gönderilen diplomatik içerikli mektuptur. Türklerin mektup geçmişi Anadolu Türk tarihinden sonra zenginleşir.
Mektuplar, konularına ve yazanla yazılan arasındaki ilgiye göre üçe ayrılabilir.
- Özel mektuplar
- Resmi mektuplar
- İş mektupları
* Özel Mektuplar
Birbirine yakın, tanışık insanlar ve eş dost arasında yazılan mektuplardır.
*Telgraf
Mektubun ulaşma süresinden daha erken ulaşması gereken kısa ve öz olarak oluşturulan bir mektup türüdür. Telgrafta az ve öz ifade önemlidir.
* Resmi Mektuplar
Devlet kurumlarının aralarında veya kişilerle devlet kurumları arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda anlatım ciddi ve saygılıdır. Konu dışındaki bilgi ve istekler yer almaz.
* İş Mektupları
Özel kurumların arasında veya kişilerle kurumlar arasında, yapılan mektup yazışmasına iş mektubu denir.
* Dilekçe
Bir dilekte ya da bildiride bulunmak veya bilgi vermek amacıyla resmi düzeylere sunulan tarihli, imzalı mektuptur.
*KAYNAK* Vikipedi, özgür ansiklopedisi
Genel anlamda kişinin bir haberi, olayı, arzuyu bir başkasına anlattığı yazılardır. Özel mektup, iş mektubu, edebi mektup türleri vardır. Bunlar içinde bizi edebi mektup ilgilendiriyor.
Bu tür mektuplar açık olarak bir gazetede ya da dergide yayımlanır. Yazar birine hitaben herhangi bir konudaki görüşlerini, duygularını anlatır. Ancak asıl amacı bunları herkese duyurmaktır.
*KAYNAK*
Ben gözlerimde yaşadım bu aşkı ve yine gözlerimde bıraktım umutlarımı. Bunları bir gün okuyacak mısın? Okurken ağlayacak mısın bilemiyorum. ...
*KAYNAK*
http://www.siirci.net/askmektuplari.php
Nazlı sevgiliye aşk mektubu
Biliyorum sen de seviyorsun beni. Gözlerinden okunuyor, uyku gibi, yağmur gibi, duman gibi aşk dökülüyor gözlerinden. Beni sevmediğini söylerken dudaklarının kıvrımında öyle bir işaret görüyorum ki sevdiğini söylüyor. Elini tutuyorum, elimi iterken elin, yanarak titriyor. Biliyorum sen de seviyorsun beni. Bazen hiç ses vermiyorum sana, beni çağırıyorsun, adımı sesleniyorsun, yüreğin beni arıyor. Uzaklara giderken beni de alıp götürüyorsun, yoksa bu kadar çınlar mıydı kulaklarım ?. Akşam yıldızına bakarken ben geçiyorum aklından, yıldız birden ışığa kesiyor. Beklenmedik bir zamanda, umulmadık bir yerde ansızın karşıma çıkıyorsun, gözlerimiz karşılaşınca yüzünü çeviriyorsun. Benim yanaklarım alev alev..senin dudakların nar çiçeği.. bir rüzgar esiyor aramızdan görmezden geliyorsun. En yaşanacak zamanda saatler boşa akıyor, çileler sarıyorsun. Sevgilim, benim nazlı sevgilim.. Neden bu cefa ? Neden susuyorsun? Aramızda niçin bu kadar insan, neden bu kadar engel koyuyorsun ? Sevgilim her şey bahane.. bütün söylediklerin.. Kelebek kanadı kadar ince, yağmur damlası kadar temiz bir aşk bu.. Korkmana, kaçmana gerek yok. Sevgilim, biliyorum sen de seviyorsun beni, itiraf etmiyorsun.
*KAYNAK* http://www.buldun.com/haziraskmektuplari/
Mehmetçik'ten Annesine Mektup...
Canım Annem;
Sen getirdin beni bu yaşıma…
Herkes benden götürmeye çalışırken
Bir çıkar uğruna;
Hep verdin kendinden bana çıkarsızca…
Hatırlıyorsun değil mi annem;
Şimşek çakınca korkardım,
Koynuna sığınır, o mis kokunla
Dalardım huzurlu bir uykuya…
Burada… Asker ocağında;
Senin kucağın yok annem…
Dağlar var,
Ulaşmaya çalıştıkça zirveleri uzaklaşan…
Havada barut kokusu var;
Senin sıcacık bağrının kokusu yerine…
Şimdi şimşeklerden korkmuyorum annem biliyor musun?
Dağlardan ateş kusan silahların sesinden,
Can dostum dediğim arkadaşımın kucağımda
Son nefesini vermesinden;
Bir de…
Babamla senin ellerini,
Canım Ayşe'min gözlerini bir daha
Öpememekten korkuyorum…
Annem…
Dün bombaladılar bizi yine…
Beş arkadaşım takıp kanatları
Yükseldiler gökyüzüne!
Onlardan ne istediler annem?
Hepsinin bekleyeni vardı,
Anneleri vardı, babaları…
Yolunu gözleyen sevdaları!
Niye annem, bu neyin savaşı?
Daha dün akşam…
Daha dün akşam tüttürürken sigaralarımızı,
Yarınlarımızı konuşmuştuk,
Hayallerimizi, bekleyenlerimizi…
Dilekler tutmuştuk,
Kayan yıldızların ardından…
Ama onlar şimdi yıldız oldular,
Kaydılar bu hayattan…
Annem yine silah sesi var karşı dağlarda;
Geliyorlar yavaş yavaş hissediyorum…
Eğer bir daha ellerini öpemezse oğlun,
Bil ki seninle, babamla
Ve kara gözlü Ayşe'mle
Kavuşacağımız günü cennette bekliyorum…
Ah… Annem…
Sol yanım… Sol yanım…
Vuruldum annem…
Kan sızıyor, göğsümden ellerime,
Bedenim üşüyor, uyuşuyorum anne…
Şimdi…
Başım düştü yere,
Yıldızları görüyorum gökyüzünde.
Anne…
Sen ne yapıyorsun orada!
Aaa baba sende mi?
Ya sen Ayşe?
Yıldızlar niye yavaş yavaş siz oluyor;
Ne oluyor bana anne?
Bekleyin beni…
Bekleyin…
Ruhum kurtuldu bedenimden,
Hemen yanınıza geliyorum…
|
|
Serhan Yiğen
|
*KAYNAK*
www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=...