*Düşüncelerim ve hissettiklerim* ADANA / TR
  Tarihe geçen uçak kazaları
 





Türkiye’de gerçekleşen uçak kazaları 17 Şubat 1959 tarihinde başlamış. Bugün yaşadığımız ve milletçe üzüldüğümüz uçak kazasıyla beraber tarihe geçen on altı uçak kazası ve ayrıntıları bu haberde.




Son 10 yılda yaşanan uçak kazaları
9 Ocak 2007 Salı : 21:40 

Onlarca uçak kazasında yüzlerce insan hayatını kaybetti. İşte Dünya'da son 10 yılda meydana gelen büyük uçak kazaları şöyle:

Türk işçileri taşıyan uçağın Bağdat’ta havaalanına inişi sırasında düştüğü kazada, resmi olarak teyit edilmeyen bilgilere göre, 32 kişinin öldüğü, 1 kişinin yaralandığı, 2 kişinin de kayıp olduğu belirtildi.
      Dünyada son 10 yılda meydana gelen büyük uçak kazaları şöyle:

      -6 Ağustos 1997: Kore Havayolları’na ait Boeing 747 tipi uçak, 254 yolcusuyla Guam Havaalanı yakınlarında düştü. Kazada, 26 kişi kurtuldu.

      -26 Eylül 1997: Endonezya’nın yaşadığı en büyük uçak kazasında, Garuda şirketine ait uçağın düşmesi sonucu 12’si mürettebat 234 kişi öldü.

      -19 Aralık 1997: Singapur SilkAir şirketine ait Boeing 737-300 tipi uçak, Endonezya’nın Palembang kenti yakınlarında düştü, 104 kişiden kurtulan olmadı.

      -2 Şubat 1998: Cebu Pasifik Havayolları’na ait DC-9 tipi yolcu uçağı, Filipinler’in güneyinde düştü. Uçaktaki 104 kişi hayatını kaybetti.

      -16 Şubat 1998: Çin uçağı, Tayvan’da yere çakıldı. Uçaktaki 196 kişi ile yerde 7 kişi öldü.

      -2 Eylül 1998: New York’tan Cenevre’ye giden Swissair uçağı acil iniş yaparken düştü. 215 yolcu ve 14 kişilik mürettebattan kurtulan olmadı.

      -11 Aralık 1998: Tayvan Havayolları’na ait uçak Bangkok seferini tamamladıktan sonra Tayland’daki havaalanına inerken yere çakıldı. Uçaktaki 146 kişi öldü.

      -31 Ekim 1999: Mısır Havayolları’na ait Boeing 767 tipi uçak düştü. Uçaktaki 217 kişiden kurtulan olmadı.

      -30 Ocak 2000: Kenya Havayolları’na ait A-310 tipi uçak Abidjan’dan kalktıktan hemen sonra denize düştü, 179 yolcu ve mürettebat öldü.

      -19 Nisan 2000: Filipinler uçağı Davao kenti yakınlarında düştü, 131 kişi öldü. Kaza, Filipinler tarihinin en büyük kazasıydı.

      -25 Temmuz 2000: Fransız Concorde uçağı, Paris Charles de Gaulle Havaalanı’ndan kalkışından hemen sonra düştü. Uçaktaki 109 kişi ve yerde 4 kişi öldü.

      -23 Ağustos 2000: Körfez Havayolları’na ait uçak Kahire dönüşünde Bahreyn sularına gömüldü. Uçaktaki 143 kişi hayatını kaybetti.

      -3 Temmuz 2001: Rus Tupolev-154 tipi uçak Sibirya’nın Irkutsk kenti yakınlarında 136 yolcusu ve 9 kişilik mürettebatı ile düştü. Kazadan kurtulan olmadı.

      -4 Ekim 2001: İsrail’den havalanan Rus Tupolev-154 tipi uçak, tatbikat sırasında fırlatılan Ukrayna füzesinin isabet etmesi sonucu Karadeniz’de düştü, 78 kişiden kurtulan olmadı.

      -8 Ekim 2001: İskandinav Havayolları SAS’a ait MD-87 tipi uçak, küçük bir uçakla İtalya’nın Milano kentindeki Linate Havaalanı’nda çarpıştı, kazada 114 kişi can verdi.

      -12 Kasım 2001: American Airlines’a ait Airbus A-300 uçağı Dominik Cumhuriyeti’ne gitmek üzere New York’tan kalktıktan sonra düştü. Kazada, uçakta 260 ve yerde 5 kişi öldü.

      -28 Ocak 2002: Ekvador Havayolları TAME’ye ait Boeing 727 uçak, içindeki 92 kişiyle Kolombiya’nın Cumbal yanardağına düştü, uçaktakilerin tamamı yaşamını yitirdi.

      -12 Şubat 2002: İran Havayolları’na ait Tupolev-154 tipi uçak, İran’ın batısındaki dağlık kesime düştü. 119 yolcu ve mürettebat öldü.

      -15 Nisan 2002: Çin Havayollarına ait 767 tipi uçak dağa çarptı, 166 kişi öldü, 38 kişi kurtuldu.

      -4 Mayıs 2002: Nijerya uçağı 105 yolcusu ile düştü, 148 kişi öldü.

      -7 Mayıs 2002: Mısır Havayollarına ait 737-500 tipi uçak Tunus’un Carthage Havaalanı yakınında düştü, 15 kişi öldü.

      -7 Mayıs 2002: Çin Havayollarına ait uçak, ülkenin kuzeydoğu açıklarında Dalian’da düştü, 112 kişi öldü.

      -25 Mayıs 2002: Çin havayollarına ait Boeing 747 yolcu uçağı, Tayvan’dan Hong Kong’a giderken düştü. Uçaktaki 225 kişiden kurtulan olmadı.

      -1 Temmuz 2002: Rus çocuklarını tatil için İspanya’ya götüren Başkır Havayollarına ait Tupolev 154 yolcu uçağının, Almanya’nın güneybatısında Constance Gölü yakınlarında bir Alman Boeing 757 kargo uçağıyla çarpışması sonucu 52’si çocuk 71 kişi öldü.

      -8 Ocak 2003: Diyarbakır’da iç hat seferi yapan bir yolcu uçağı, havaalanına iniş yaparken düştü. Kazada 75 kişi öldü.

      -19 Şubat 2003: İran devlet televizyonu, Zahedan-Kirman seferini yapan askeri uçağın düşmesi sonucu 270 kişiden kurtulan olmadığını duyurdu.

      -6 Mart 2003: Cezayir’in güneyinde, iç hat seferi yapan bir yolcu uçağının düşmesi sonucu, uçaktaki 97 kişi öldü. Başkent Cezayir’e gitmek üzere Sahra Çölü’ndeki Tamanrasset Havaalanı’ndan kalkan Cezayir Hava yolları’na ait Boeing 737 tipi uçağın, kalkışından kısa bir süre sonra düştüğü bildirildi.

      -26 Mayıs 2003: Afganistan’daki görev yerlerinden dönen İspanyol askerleri taşıyan uçak Trabzon’da düştü. Kazada 62 asker öldü.

      -3 Ocak 2004: Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinden havalanan, Fransız uçağı, kalkıştan sonra bir teknik hata yüzünden geri dönmek için manevra yaptığı sırada Kızıldeniz’e düştü. Kazada, çoğunluğu Fransa vatandaşı 148 kişi hayatını kaybetti.

      -1 Eylül 2006: İran’da, 147 yolcunun bulunduğu uçağın Meşhed Havaalanına inişi sırasında yangın çıktı. Olayda hurdaya dönen uçaktaki 50 kişinin kurtarıldığı belirtildi.

 

MİLLİYET

                 
        8 Ocak 2003: Diyarbakır’da   THY-RJ-100 - "Konya" UÇAĞI Pist başında DÜŞTÜ.

 

 

 

30.11.2007 11:39:10


16 Kazada 1129 can kaybı...

İŞTE TÜRKİYE’DE GERÇEKLEŞEN KAZALAR:

- 30 Kasım 2007. Atlasjet adına İstanbul - Isparta seferini yapmakta olan World Focus havayollarına ait uçağın, saat 01.36’da Isparta Keçiborlu İlçesi’nin Çukurören ve Kılıç köyleri arasında düşmesiyle birlikte bugüne kadar Türkiye’de havacılık tarihine geçen uçak kazalarının sayısı 16’ya ulaştı.

- 17 Şubat 1959. Başbakan Adnan Menderes’i Londra’ya götüren THY’nin Viscount tipi SEV adlı uçağı, Gatwick Havaalanı yakınlarında düştü. Menderes’in yaralı kurtulduğu kazada, uçaktaki 21 kişiden 14’ü öldü.

-1 Şubat 1963. Middle East Airlines’a ait Vickers Viscount tipi yolcu uçağı Ankara üzerinde, Türk Hava Kuvvetlerine ait C-47 Skytrain askeri yolcu uçağıyla çarpıştı. 87 kişi hayatını kaybetti.

- 26 Ocak 1974. THY’nin F-28 tipi uçağı, İzmir’den kalkışı sırasında pistin 100 metre uzağında yere çakıldı. Beş mürettebattan dördü ve 68 yolcudan 62’si öldü.

- 3 Mart 1974. THY’nin 981 uçuş numaralı DC-10 tipi Ankara adlı yolcu uçağı Paris’ten havalandıktan bir süre sonra Ermenonville Ormanlarına düştü.Kargo kapısındaki üretim hatası nedeniyle düşen uçaktaki 12’si mürettebat olmak üzere toplam 346 kişi öldü.

- 30 Ocak 1975. THY’nın İzmir-Istanbul seferini yapan F-28 tipi "Bursa" isimli uçağı elektrik kesilmesi yüzünden Yeşilköy Havaalanı’na inemedi ve Marmara Denizine düştü. 4 mürettebat ile 37 yolcunun tamamı öldü.

- 19 Eylül 1976. İstanbul - Antalya seferini yapan THY’ye ait Boeing 727 tipi yolcu uçağı Isparta üzerinde iken alçalma hatası nedeniyle Toros Dağlarına çarptı. 8’i personel toplam 155 kişi öldü.

- 23 Aralık 1979. THY’nin Samsun - Ankara seferini yapan Trabzon adlı F-28 tipi uçağı, Ankara yakınlarında türbülans nedeniyle düştü. Dört mürettebattan üçü ve 39 yolcudan 36’sı öldü.

- 22 Eylül 1981. Pancarköy, Babaeski’de planlı olarak yapılan ’Sonbahar Tatbikatı 81’ esnasında, Northrop F-5 tipi bir jet uçağı karargah üzerine düştü. 35 asker şehit oldu, 72 asker yaralandı.

- 13 Nisan 1982. Erzincan, Refahiye’de bir ABD askeri uçağı düştü, 28 kişi öldü.

- 16 Ocak 1983. THY’nin Boeing 727 tipi uçak, Ankara’da sis ve kar yağışı nedeniyle yere çakıldı. 60 yolcudan 47’si öldü.

- 4 Nisan 1985. Balıkesir’de bir jet uçağı şehrin üzerine düştü: 14 kişi öldü, 21 kişi yaralandı.

- 29 Ocak 1994. THY’nin Boeing 737 tipi uçak, Van yakınlarında, dördüncü iniş denemesinde tepeye çarptı. Yedi mürettebattan altısı ve 55 yolcudan 49’u öldü.

- 7 Nisan 1999. THY’nin Boeing 737 tipi uçak, Adana’dan Cidde’ye giderken, kötü hava şartları nedeniyle, kalkıştan dokuz dakika sonra Ceyhan’da düştü. Hacıları almak için Suudi Arabistan’a giden ve yolcusu bulunmayan uçağın 6 mürettebatı öldü.

- 8 Ocak 2003. THY’nin Avro RJ-100 tipi yolcu uçağı Diyarbakır’a inişi sırasında piste çakıldı.75 yolcudan 71’i ,5 kişilik müretebattan 4’ü yaşamını yitirdi.

- 29 Mayıs 2003. Ukrayna’lı özel bir havayoluna ait Yak-42 tipi uçak ait, Trabzon’un Maçka ilçesi’ndeki Pilav Dağı’na çakıldı.İspanyol Barış Gücü askerlerini taşıyan uçaktaki 62 asker, 13 mürettebat öldü.

- 30 Kasım 2007. Atlasjet Havayollarına ait uçak Isparta’da düştü ve 7’si mürettebat 56 kişi yaşamını yitirdi. 

HÜRRİYET



     
Türkiye'de 49 yolcu ve 7 mürettebatla İstanbul-Isparta seferini yapan Atlesjet Havayolları'na ait uçak düştü.
MD-83 tip uçakta bulunan 56 kişiden kurtulan olmadığı belirtiliyor. 
30.11.2007, 07:52:08 

ENTERESAN  UÇAK   KAZALARI

    











    1999 THY - Trakya Uçağı Kazası        

   

24 Aralık 2003 tarihli Hürriyet ve Sabah Gazetelerinde manşetten verilen haberde, 7 Nisan 1999 saat 00.33'de vuku bulan uçak kazasının raporu açıklanmakta ve "Kabin Görevlileri Dikkat Dağıttı" başlığı kullanılmakta idi.

OLAY: THY'nin Boeing 737-400 tipi Trakya uçağı, Adana Havaalanından kalkışından 11 dakika sonra bir tarlaya çakıldı. Uçak Suudi Arabistan-Cidde'ye hacıları almak üzere 2 pilot (Kaptan Kıvılcım Tuncer, İkinci pilot Sami Bezcioğlu) ve 4 mürettebat ile yolcusuz olarak havalanmıştı. Gazetelerde saniye saniye verilmiş olan ses kayıtları, hosteslerin yalvarmalarını, paniklerini ve kaptanın ikinci pilota, "aman ağabey, gittik, gidiyoruz, bas.." gibi konuşmalarını yansıtmaktadır. SHGM Uçuş Standartları Daire Bşk. Haydar Yalçın başkanlığındaki kurulun hazırladığı raporda, "kokpitte bulunan hosteslerin pilotların dikkatini dağıtması ile buzlanma önleyici pitostatik sıcaklık sisteminin devreye sokulmamış olmasının kazaya neden olduğu," bildirilmektedir.

YORUM: Olaya havacılık tıbbı bakış açısıyla yaklaşıldığında, aşağıdaki unsurların kazayı hazırladığı anlaşılmaktadır:

1. Uçuş Disiplinsizliği: Kalkış öncesi yapılması gereken hazırlıklarda çeklist'e uyulmamış, bir gece uçuşunda pilota hızını bildirecek olan pitostatik sıcaklık sisteminin devreye sokulması unutulmuş, kaptan tarafından da bu hata fark edilmemiştir (Alışkanlık tuzağı). Pilotlar dışındaki kişilerin (hostesler) kalkış ve iniş safhalarında kokpitte bulundurulması ayrı bir disiplinsizliktir. Kritik durumlarda uçağa kumanda etmeyen kişilerin panik yaratmaları ve pilotların dikkatlerini dağıtmaları olasılığı bu kazada kanıtlanmıştır.

2. Liderlik: Kaptan pilot, uçağa kumanda etmekte olan ikinci pilottan askeri geçmişi itibariyle daha kıdemsizdir ve kazanın oluşum sürecindeki diyaloglarında, kaptanın bu hiyerarşik statü karmaşasını aşamadığı, çekingen davrandığı ve o anki kritik pozisyonun gerektirdiği otoriteyi sağlayamadığı görülmektedir. Yaşı ve geçmişte kalan askeri kıdemi ne olursa olsun, kaptan pilot bu uçaktaki en tecrübeli, en yetkili ve en sorumlu kişi olup böyle bir durum daha başlangıçta müdahale etmeyi gerektirirdi. Olayın kazasız atlatılması halinde, titiz davranışının saygısızlık, korkaklık gibi değerlendirilip eleştirileceği endişesi kaptanı müdahaleden alıkoymuş olabilir; ama zaten iyi bir lider bunları aşabilen, uçuş güvenliği adına yaptıklarının ardında cesaretle durabilen kişidir.

3. Ustalık (mastery): İkinci pilotun askeri uçuculuktan ayrıldıktan sonra 8-10 yıl uçmamasının, bazı uçuş becerilerini azaltmış olması muhtemeldir. Belki de usta ve tecrübeli bir pilot, uçak dalışta iken birden çekerse perdövites olabileceğini, bunun yerine belki de dalışta hız arttırıp daha sonra çekerek uçağı da kendilerini de kurtarabileceğini düşünebilirdi.(Buna benzer başka spekülasyonlar da ileri sürülebilir.) Buna karşılık kokpitte paniğe kapılmadan son ana kadar kendince çaba gösteren en soğukkanlı kişinin ikinci pilot olduğu da, bir pozitif tutum olarak ses kayıtlarından anlaşılmaktadır; ancak bu olumlu davranış diğer hataları bastırmaya yetmemiştir.

4. Karar Verme: Eğitim, tecrübe, dikkat, kurallara uyma ve liderlik unsurları, seri ve doğru karar vermeyi kolaylaştırır. Bu kazada ikinci pilot da, kaptan pilot da maalesef karar verme hataları yapmışlardır.

SONUÇ: Bu bir CRM ve LSA kazası gibi görünmektedir. CRM, Uçuş Ekibi (Kokpit) Kaynakları Yönetimi anlamına gelen bir kavram olup, "Crew (Cockpit) Resources Management" sözcüklerinden yapılmış bir kısaltmadır. Yani kokpit içindeki mürettebat gerek birbirleriyle olan ilişkilerinde, gerekse uçuşun idaresinde disiplin ve koordinasyonu yitirmişler, yaklaşan kazanın paniğini yaşayan hosteslerin telaşı pilotların uçuşa konsantrasyonunu bir ölçüde bozup doğru karar vermelerini engellemiş; kaptan otoritesini, ikinci pilot da ustalığını kullanamamıştır. LSA ise, Durum Muhakemesi Kaybı anlamına gelen "Loss of Situational Awareness" sözcüklerinin ilk harflerinden türetilmiş bir kavramdır. Bu olayda pilot, dış görüş referansının bulunmadığı bir ortamda alet uçuşu yaparken, pitostatik sistem devre dışı olduğundan, altimetre, varyometre ve sürat saatinden veri alamamış, yani hızını ve irtifayı bilmeden (veya yanlış bilgilerle) ve durum cayrosunu doğru değerlendiremeden uçmaya çalışmıştır. Sonuçta vertigo olmadan oryantasyonunu kaybetmiş olan pilot, anormal durumdaki uçağa yanlış kumanda vermiştir. Bu kazanın faturası 6 can, bir uçak ve ulusal bir havayolu şirketimize duyulan güvenin bir parça azalmasıdır.

Havacılık Tıbbı Derneği olarak, Trakya uçağı kazasının oluş nedenlerinin örtbas edilmemesini, Ulaştırma Bakanlığı tarafından hataların açıkça ve resmen ortaya konulmuş bulunmasını takdirle karşılıyoruz. Ancak bu raporun hazırlanmasının herhangi bir aşamasında, kazadaki insan faktörünü değerlendirmek amacıyla bir uçuş doktorunun fikrinin alındığını sanmıyoruz. Bu eğitimi almış hekimler artık Bakanlıkta da, THY bünyesinde de kadrolu personel olarak görevde bulunmakta iken, kaza sonrasında yardımlarını talep etmemenin mazereti olamaz. Ayrıca bir kaza raporunda mutlaka toksikopatolojik inceleme sonucu da yer almalıdır; pilotların gıda zehirlenmesi, alkol veya ilaç etkisi altında olup olmadıklarının tayini gerekir. FAA'da rutin olan bu inceleme için mutlaka JAA direktifi mi gerekir, yoksa sivil havacılık otoritelerimizin inisiyatif kullanmalarının önünde bir engel mi vardır? Kaybedilen can, mal ve itibar hepimizindir.

Doç. Dr. Muzaffer Çetingüç       

   MOLDOVYA UÇAĞI KAZASI  -  (ADANA - BAĞDAT)       

        
    

9 Ocak 2007 günü Adana'dan kalkıp Bağdat yakınlarındaki Balad kentinde düşen Moldovya Aeriantur şirketine ait Antonov-26 uçağında 29'u Türk işçisi olan 34 kişi yaşamını kaybetti. Olay sıradan bir kaza mıydı, füze saldırısına mı uğradı, pilotaj hatasına bağlı pisi pisine yitirilmiş canlar mıydı söz konusu olan?

Tam da 4 yıl önce (8 Ocak 2003 günü) 75 kişinin ölümüne neden olan Diyarbakır kazası gibi, bu olayda da görüşü kısıtlayan sis ve meydanda ILS benzeri kolaylıkların olmayışı sebep unsuru olarak gösterildi. Antonov'ların sabıka dosyası oldukça kabarık; teknik donanımı yetersiz sayılan bu uçakların AB ülkelerine inişine müsaade edilmemesi de gündemde. Ama bütün bunlara karşın bir insan olarak kaptan pilotun akıllı davranmasıyla bile bu ve benzeri kazalar önlenebilir niteliktedir. Tıpkı Diyarbakır'da olduğu gibi pilot inişi iptal edebilir, geri dönebilir veya başka bir meydan arayabilirdi. Bilemiyoruz, havayolu şirketinin pilotlara açık veya örtülü baskıları mı oluyor? "Zaten ucuz uçuyoruz, sis-buz gibi basit (!) nedenlerle iniş iptalleri, sonraki sefer gecikmeleri, lüzumsuz (!) yakıt masrafları çıkarmayın başımıza" mı diyorlar; yoksa pilotlar mı işgüzarlık ya da kahramanlık taslıyorlar… Her iki durumda da pilot psikolojisinin, karar verme mekanizmalarının çok daha sağlam olması gerektiği sonucuna varıyoruz.

Ama soru şu: Bu gerçekler hep dramatik uçak kazaları ile mi öğrenilecek? Başka yolu yok mu? Kendi pilotlarımızı milyonlarca dolara satın alınan simulatör cihazlarıyla teknik eğitim ve tecrübe kazandırabiliyoruz; ama uçucu fizyolojisini ve psikolojisini geliştirmek için neredeyse bedavaya seminerler yapmıyoruz! Çok mu zor, çok mu gereksiz? Yoksa hatırlatıcı olarak kazaları kullanmaya devam mı edeceğiz?

Doç. Dr. Muzaffer Çetingüç 

ESKİ BAŞBAKANIMIZ  ADNAN MENDERS'in
İNGİLTERE'deki LONDRA civarındaki (Gattwich) UÇAK KAZASI
THY-Viscount-SEV Uçağı - 17/Şubat/1959

Menderes’in uçak kazası nasıl olmuştu?

Başbakan Menderes 1959 yılının 17 Şubat sabahı, Londra’ya gitmek üzere Türk Hava Yolları’na ait Viscount tipi 4 motorlu “Sev” yolcu uçağına binmişti. İngiltere’ye, bağımsız Kıbrıs devletini kuracak olan Londra anlaşmasına imza atmaya gidiyordu. Ancak Yeşilköy’den havalandıktan sonra Londra’da havanın kapalı olması nedeniyle uçağın önce Paris’e inmesi düşünülmüş, ancak daha sonra uçak Londra’nın 40 kilometre güneyindeki Gatick havaalanına yönelmişti.
Uçağın sol arka tarafında pencere kenarında oturan Menderes, koyu gri renkte bir sis tabakasının ortasında görmedikleri bir piste doğru inerken hissettiklerini daha sonra şöyle anlatmıştı: “Ölüm korkusunun, ölümden daha beter bir duygu olduğunu o an hissettim. İki alemin ortasındaydım: Takdire sığınmaktan başka yapacak bir şey yoktu. İlk aklıma gelen sureyi okumaya başlayarak kendimi kadere teslim ettim.”

Saat 19’da uçağın yolcuları havaalanının yakınındaki çam ormanına doğru indiğini fark ettiler. Pilot, göremediği iniş pistine 2 mil kala alçalmış ve ağaçlara çarpan uçak, 250 metre kadar sürüklendikten sonra durabilmişti. Bu arada Menderes’in oturduğu kuyruk kısmı kopmuş ve gövde bir süre sürüklendikten sonra durup yanmaya başlamıştı. Yolcular feryat ederek yanan uçaktan çıkmaya çalışıyordu. Bu arada Başbakan Menderes’in yüzü sıyrılmış, ayağı uçağın tabanında bir yere sıkışmıştı. Düşüş sırasında uçak ters dönünce Menderes de enkazın içinde baş aşağı asılı kalmış, imdadına yetişen DP Sakarya milletvekili Rifat Kadızade Başbakan’ı ayağını çekerek kurtarmıştı.

Tanıkların anlattıklarına göre Menderes’in bir koluna Rifat Kadızade diğer koluna da Şefik Fenmen girdi. Ve kaza mahallinden uzaklaşıp bir yere oturdular. Kurtulan yolculardan Melih Esenbel hemen Başbakan’ın yanına geldi.
Menderes’in yüzündeki yırtık dışında bir yarası görünmüyordu. Ancak üstü başı çamur içinde ve perişan haldeydi. Son derece üzgündü. Esenbel’e “Şu hale bak, ne trajedi, arkadaşlar uçağın içinde yanıyorlar” dedi.

O sırada çevredeki bir çiftlik evinde oturan Tony ve Margareth Bailey çifti, gürültüyü duyup evden fırlamıştı. Yaralıları şok olmuş bir halde buldular. Ormanın içinde şaşkın bekleşen bu adamlardan biri Türkiye’nin başbakanıydı. Tony Bailey uçaktakileri kurtarma çabasına girişirken, eşi, Başbakan Menderes’i, Rifat Kadızade’yi ve Şefik Fenmen’i arabasına alıp eve götürdü. Eski bir hemşire olan Margareth Bailey yaralılara ilk müdahaleyi orada yaptı.

BBC’nin haberi duyurmasından sonra Türkiye kazayı öğrenmiş ve başta Cumhurbaşkanı Celal Bayar olmak üzere herkes panik halinde Menderes ve arkadaşlarının akıbetini araştırmaya koyulmuştu. Bir süre sonra Başbakan’ın hayatta olduğu anlaşıldı. Şefik Fenmen’in Londra’daki Türkiye Büyükelçiliği’ni aramasından sonra da Başbakan’ın yeri tespit edildi. Menderes hafif bir sıyrıkla mucize eseri kurtulmuş, ancak kazada Sev uçağının yolcularından 14’ü şehit olmuştu.

Kazada ölümden dönen Başbakan’ın Özel Kalem Müdür Yardımcısı Şefik Fenmen yaşadığı dehşeti yıllarca kimseyle paylaşmadı. Ve Londra kazasını yıllar sonra ilk kez “O Gün” belgeseli için Yusuf Kenan Beysülen’e anlattı: “Kemerlerimiz takılmıştı. Dışarıda hava alacakaranlıktı. Uçak havada devamlı dönüşler yapıyor fakat inişe geçemiyordu. Etrafımızı kalın, koyu gri renkte bir sis tabakası çevrelemişti. Sonunda inişe geçtiğimiz anlaşılıyordu. Uçakta sessiz bir bekleyiş vardı.
Bir anda büyük bir gürültüyle kendimi uçağın enkazı altında yerde buldum. Etrafımda küçük alevler yanıyordu. Önümde Melih Esenbel’in bir gündüz ışığına doğru süzüldüğünü gördüm. Ve ona yardım etmeye koyuldum. Kısa sürede kendimizi dışarı atmayı başardık. Korkunç bir rüya gibi.”

Kazadan sonra Başbakan Adnan Menderes ve iki kazazedeyi çevre çiftlikte oturan Bailey ailesi kurtardı. Eski bir hemşire olan Elizabeth Bailey Başbakan’a ilk müdahaleyi yaparken o günlerde henüz 6 yaşında olan kızı Margareth de olup biteni izliyordu. Margareth yıllar sonra bir Türk doktorla tanışıp evlendi ve İzmir’e yerleşti ve küçükken tanık olduğu olayı orada “O Gün”e anlattı: “Önce uzaktan bir ses duyduk, sonra bir sürtme sesi ve patlama… Herkes pencerelere koştu, sisten hiçbir şey gözükmüyordu ama çok büyük bir terslik olduğunun farkındaydık. Babam bir balta alıp anneme ‘Hadi gidiyoruz’ dedi. Arabaya bindiler ve kaza yerine gittiler. Annem arabayla biraz uzakta bekledi, babam uçağın yanına gitti. Yardım etmeye çalışıyordu. O sırada orada bekleyen annem ormanın içinde bir adamla karşılaştı. Şok halindeki bu adam Adnan Menderes’ti. Annem onu hemen arabaya alıp eve götürdü, pansuman yaptı. Yaraları temizledi, ambülans çağırdı Menderes şok halinde olduğu için konuşamıyordu.”

(Can Dündar)

              

 1 Şubat 1963 Korkunç Uçak Faciası(Ankara-Ulus) 



Bundan tam 44 yıl önce, takvimlerin 1 Şubat 1963’ü gösterdiği bir cuma günü öğleden sonrasında, Orta Doğu Havayolu şirketi MEA / Middle East Airlines’a ait 265 sefer sayılı ve OD-ADE tescil işaretli VISCOUNT-754D tipindeki yolcu uçağı,
4 mürettebatı ve 11 yolcusuyla birlikte Beyrut-Lefkoşe-Ankara seferini tamamlamak üzere olduğu saat 16.04 sularında, güney istikametinden 8000 Feet (2438m.) irtifa (Non Directional Beacon/Radyo Frekansı) NDB üzerinde Ankara semalarına girmiş, akabinde de Esenboğa kule ile telsiz teması sağlayarak, kule görevlisi İhsan Tavşangil’e, "Normal uçuyoruz, Ankara üzerine temas ettik ve 6500 Feet'e alçalıyoruz…” mesajıyla saat 16.10’da durumunu rapor etmişti. Uçuş ekibi, NDB’ye yöneldiğini ve durumunu bildirmek için kule ile tekrar temas kuracaktı ancak bu mümkün olmadı. Son temasın hemen ardından saat 16.25’te Esenboğa RWY03’e (Sıfır-Üç Pisti) NDB yardımıyla güneyden planlanan (IANK 213 Right Heading) iniş için 6500 Feet irtifaya alçalma başlatan ve (Initial Approach/İlk Yaklaşma) INA safhasına giren VISCOUNT, tesadüfen o bölgede eğitim uçuşu yapan Türk Hava Kuvvetleri Etimesgut 12'nci Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı'na ait "Çubuk 28" isimli DOUGLAS C-47 tayyaresiyle Ulus’a çok yakın bir mesafedeki Altındağ sırtlarıyla Hisar tepesi arasında kalan vadi üzerinde, takribi 7000 feet irtifada karşılaşmış, birbirlerini görmemeleri neticesinde de, saat 16.12’de yakın temasa girip, çarpışarak meskun mahal üzerine düşmüşlerdi...

135 Knots’lık (250Km/h) bir hızla, 280 derece başa, yani Esenboğa RWY03’e ilk yaklaşma yaptığı sırada,122 Knots (225Km/h) süratle Etimesgut RWY29 pisti, 240 derece başa seyir halinde bulunan ve IFR şartlarda uçuş planı olan C-47 tayyaresinin, aletli uçuş eğitimini tamamlayıp o bölge üzerinden dönüşe geçtiği sırada görüşün açık olmasından istifade ederek uçuşa VFR şartlarda devam etmesi, ancak durumunu Esenboğa ATC’ye (Air Traffic Control) bildirmemesi, kazaya davetiye çıkaran en büyük ana nedendi. Kaza raporlarından ve kule kayıtlarından anlaşıldığı üzere, Esenboğa’nın C-47'nin o bölgedeki mevcudiyetinden haberdar olmaması, dolayısıyla da VISCOUNT’u bilgilendirmemesi, sonun başlangıcı olmuştu. İkinci büyük neden ise; VISCOUNT’un da, IFR uçuş planı olduğu halde, kazanın olduğu dakikalarda uçuşun (İlk yaklaşma) INA safhasına VFR şartlarda, yani görerek devam etmesi gafletiydi… Kanımca her iki tayyarenin de uçuş ekibi, havanın pırıl pırıl ve görüşün açık olmasına aldanıp rehavete kapılmışlar, IFR şartlarda devam etmeleri gereken uçuşlarına, pozisyonlarını rapor etmeden ve tedbir almadan kural ihlalinde bulunup, VFR koşullarda devam etmişlerdi. VISCOUNT pilotları, C-47'nin o bölgedeki mevcudiyetinden haberdar olmadığı için sağ ön taraflarında yaklaşık 7000 Feet irtifa altında seyreden Türk Hava Kuvvetleri tayyaresini ilk etapta görmemiş, alçalma başlattıkları sırada daha hızlı gittikleri için C-47’ye yetişip, sol arka kuyruk tarafından çarpmışlardı. Pilotlar, son anda gördükleri C-47’den kaçmak ve kurtulmak için olanca güçleriyle levyelere asılarak tayyareyi yukarı çekmeye çalışmış, ancak bunda başarılı olamamışlardı. Yüksek süratte seyir halinde olmaları, her şeyi bir anda olup bitirmiş ve ne yazık ki 120 kişinin hayatına mal olan kaçınılmaz çarpışma meydana gelmişti…

MEA’a ait VISCOUNT, C-47’ye burnunun alt tarafı ve sağ kanadıyla, C-47’nin gövde sol tarafında bulunan arka kapısıyla, arka kuyruk arasındaki bölümden sol arka tarafına göre 40 derecelik bir açı ve de yaklaşık 5 ila 10 derecelik, yukarı doğru bir açıyla çarpmıştı. Çarpışma anında, VISCOUNT’un sağ iç taraftaki 3 numaralı motor pervanesi, C-47’nin sol arka yatay stabilizesini (Arka kuyruk kanatçığı) doğramış, çarpmanın etkisiyle bu esnada VISCOUNT’un sağ gövdesinde de yırtılma ve parçalanma meydana gelmişti.

Çarpışma sonrası, İngiliz Kaptan Pilot Stil Well Maurice ve Lübnanlı Mesul Kaptan Pilot Abizrit Naki idaresindeki VISCOUNT tayyaresi, sağ kanadının gövdeden ayrılması sonucunda, 135 Knots’lık (250 km/h) seyir süratiyle kontrolden çıkıp, yaklaşık -40 derecelik bir burun açısıyla yalpalayarak pikeye geçmiş ve Hacı Bayram Camii’ne çıkan Hükümet (Karaoğlan) Caddesi üzerindeki Ticaret Han’ın ön cephe üst köşesine çarptıktan sonra parçalanarak yerde infilak etmişti.Hv.Plt.Yüzbaşı Necati Sunay ve Hv.Plt.Teğmen Fikret Tartar idaresindeki Türk Hava Kuvvetleri'ne ait Çubuk 28 isimli C-47 tayyaresi ise, Bendderesi Yenihayat Mahallesi, 3’ncü sokaktaki 116 ve 117 numaralı evlerin üzerine düşmüş
Ankara’nın en kalabalık semti Ulus üzerinde meydana gelen bu talihsiz kazanın Ramazan Ayı’nın birinci günü ve ay başı olması dolayısıyla ortalığın ana baba günü olduğu dakikalara rastlaması, yerdeki yaralı ve can kaybı sayısını arttırmıştı. Ayın biri olduğu için kaza mahallinin merkezinde bulunan İstanbul ve Garanti Bankaları’nda maaş almak için sıra bekleyip işlem yaptıran çok sayıda banka mudisi ve çalışanıyla birlikte, ramazan alış verişi telaşında olan mahşeri kalabalığın ortasındaki insanlar dehşet verici bu hadise sırasında yanarak feci şekilde can vermişlerdi. Şubat ayının dondurucu soğuğunda hiç beklemedikleri bir anda üzerlerine düşen parçalanmış uçaklardan etrafa yayılan ve zor tutuşan, tutuştuğu zamanda kolay kolay söndürülemeyen tonlarca JP-4 jet yakıtının alev topu haline dönüşüp ortalığı bir anda cehenneme çevirmesiyle, arabalarıyla yoldan geçenler, yaya olan vatandaşlar ile Hacı Bayram Camii’ne çıkan Hükümet Caddesi üzerindeki yol boyunca sıralanan ayakkabı boyacıları alevlere ilk teslim olanlardı. Kaza sonrasında çarpma ve infilakın etkisiyle havagazı boruları da patlayarak alev almış, sağa sola saçılan yanmış pembeleşmiş ve kömürleşmiş tanınmaz haldeki insan cesetlerinden etrafa yayılan ağır et kokusuyla manzaranın boyutları dehşet verici bir hal almıştı. Ulus ve çevresini kaplayan kesif duman, Ankara’nın her yerinden görülmüş, başkent tarihinde ilk defa yıllar yılı hafızalardan silinmeyecek korkunç bir faciaya tanıklık etmişti... 



                                         




             
              *1 Şubat 1963’ü gösterdiği bir cuma günü öğleden sonra ANKARA / ULUS
( Belge * Firuz Altıngöz )





*-3 Nisan 1954 - Adana'da Devlet Havayolları'na ait uçağın düşmesi sonucunda 25 kişi yaşamını yitirdi. ADANA - ANKARA seferini yapan "Dakato" TİPİ  iki motorlu uçak,Adana şehirinin kuzeyinde bulunan Kurttepe mevkiinde tepelere çarparak yanark düştü.
Yolcuların içinde akrabalarımdan Prof.Oğuz Remzi ARIK ve Orhan ARIK'da yaşamını yitiren 
25 kişinin içindeydi...
Hepsine ALLAH RAHMET EYLESİN...!

 THY Uçağı Hollanda'da Düştü: 9 Ölü  
25 Şubat 2009  - Çarşamba 

1.JPG

THY'nin TK1951 sayılı Boeing 737-800 Tipi ''Tekirdağ'' adlı uçağı, 127 yolcu ve 7 mürettebatıyla saat 08.22'de İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Amsterdam'a hareket etti. THY uçağı, inişe geçtiği sırada A-9 otoyolunun hemen yanında bulunan Schiphol Havaalanı’nın pistine 500 metre kala tarlaya çakıldı. Üç parçaya ayrılan uçakta yangın çıkmadı. Uçaktaki yolculardan 56'sının yabancı, geri kalanının da Türk olduğu belirtildi. 
 

Hollanda THY uçağı / 1
Hollanda THY uçağı / 2
Hollanda THY uçağı / 14

* HOLLANDA FOTOGRAFLARI * 

eserden 

 
  TOPLAM 516485 ziyaretçi (1049066 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol